Her türlü imkâna ve üretim araçlarına sahip sermayeder sınıf ile toplumun kırsal ve marjinal kesim ayrımını kabul etmeyen soylu bir adam; seçkin bir tabakanın getirdiği tüm imkanları reddederek, toplumun bozucu ve yozlastırıcı etkilerinin dışında yaşamak ister. Bu tercihi, bulunduğu çevrede hor görü..
1900’lü yıllarda, Britanya krallığı zenginliğinin en üst sınırlarını yaşarken; başkent Londranın doğu yakası fakirlik, açlık ve larla mücadele eden insanlarla doludur. Jack London, toplumsal adaletsizliğin sosyolojik araştırmasını yapmak için halka karışır ve uçurumun kenarında yaşayan insanların ha..
Çocukken, okulda, Firavunları, Mısır mabetierini ve palmiyeleri betimleyen Kitab-ı Mukaddes resimleri karşısında vecde gelirdim. O zamanlar, Akdeniz'in üstünde, göğün mavisiyle denizin mavisi arasında kanat çırpan bir kırlangıç olmadığıma üzülürdürn. Bu yüzdendir ki beni Ibrail'in ağırbaşlı bir yurt..
YENİ ATLANTİS Avrupalı denizciler uçsuz bucaksız denizlerde yol alırken, Peru, Çin, Japonya gibi ülkeleri ziyaret edip oraların kültürlerini öğrenirler. Fakat bir gün işler umulduğu gibi gitmez ve rüzgâr onları daha önce keşfedilmemiş bir adaya sürükler: Bensalem. Burada oldukça nazik karşılanan ve ..
Doğalcılık akımının önderi olan Zola, hayatı boyunca ‘Gerçek’i bulmayı kendine ideal edinmiştir. Bu idealin ışığında, edebiyat dünyasının en ölümsüz yapıtlarını vermiştir. 1867 ‘de yayınlanan ilk romanı Thèrèse Raquin, yayınlandığı yıl epey gürültüye neden olmuş; olayları inceleyiş tarzı rahatsız ed..
Don Kisot, gün geçtikçe dalginlasmaya baslamisti. Bütün gün kitap okuyan ve hayatin gerçeklerinden uzak bir ömür süren asilzademiz, zamanla hayal ve gerçegi karistirmaya basladi. Artik zihni iyice bozulmustu. Kitap okumayi abartan Don Kisot, okuduklarinin etkisinde kalarak bir hayal dünyasi içinde y..
Voltaire'e göre insan, doğası gereği, hayvandır. Onu doğal eğilimlerini denetim altına alarak yetkinleştiren, yırtıcılıktan kurtaran, toplum içinde yaşayan bir Tnsan" durumuna getiren uygarlık alanındaki gelişmelerdir.lnsan, usunu, bilincini kullanarak uygarlığı yaratır, uygarlık da kendisini yarata..
Kafka’nın yapıtlarını, konu ve biçim açısından edebiyat tarihinin belirli bir dönemine yerleştirmek olanaksızdır. Gerçi onların ‘Dışavurumculuk’la (Ekspresyonizm) ilişkilerine sık sık değinilir. Gerçekten de Kafka’nın en verimli olduğu 1912 yılı Avrupa’da bu akımın doruk noktasına ulaştığı dönemdir...