Edebiyat

Anne ve babası o henüz çocukken ayrılan genç Antonio, bir gün sebebi belirsiz krizler yaşamaya başlar; konan teşhise göre epilepsi hastasıdır. Marsilya’da alanında uzman bir doktorun methini duyan aile, soluğu turistlerce tekinsiz bulunan bu eski liman şehrinde alır. Muayeneden sonra durumun geçici ..

Sen miydin o, yalnızlığın mıydı yoksaKör karanlıkta açardık paslı gözlerimiziDilimizde akşamdan kalma bir küfürSalonlar piyasalar sanat-sevicileriDerdim günüm insan arasına çıkarmaktı seniYakanda bir amonyak çiçeğiYalnızlığım benim sidikli kontesimNe kadar rezil olursak o kadar iyiÜrün Adı: Sevgi Du..

Dünya edebiyat tarihinde Dostoyevski’den sonra yetişmiş hiçbir edebiyatçı yoktur ki, bu büyük romancıdan etkilenmemiş olsun...Ömrü boyunca çile çeken yazar özlemini kurduğu dünyayı, kendi dünyasında yaşadıklarını ve hayatına dair ne varsa hepsini eserlerine yansıtmıştır. Hepsi birer başyapıt olan ro..

Ilgi duydugu her kadini kendisine delicesine âsik zannetmek gibi bir hastaliga tutulan Necdet, Sisli’de oturan zengin, yakisikli, sik, zarif, sevdali bir gençtir. Arkadaslarina uydurma ask basarilarini anlatir durur. Ona göre önce kadinlar kendisine âsik olur, bütün fedakârligi da onlar yapar; Necde..

Cengiz Aytmatov, ustalık dönemi eserlerinden biri olan Dişi Kurdun Rüyaları’nda insana, yaşama ve doğaya dair etkileyici bir hikâye anlatıyor. İnsan hırsının, acımasızlığının ve açgözlülüğünün doğada ?ve ruhlarımızda? yarattığı yıkımı büyük bir ustalıka okuruna sunan Aytmatov, romanında yaşamın; doğ..

Beyzanur Demez’in berrak anlatımı ve duru Türkçesiyle kaleme aldığı Bu Çağa Ait Olmayan Bir Kadının Romanı: Mihra, yalnızca bir kadının hayat hikâyesi değil; insanın varoluşuna dair derin bir sorgulamanın romanı. Mihra, zamanın ve toplumun sınırlarını aşarak, kendini arayan ve varlığını anlamlandırm..

Cemiyet içerisinde mevki ve itibar sahibiadamların, zengin hovardaların, aile babalarının,avarelerin, henüz düşkünler ile şansı yaver gidenleriayıracak bir hayat sınavından geçmemiş parlak yüzlümektepli oğlanların, suretleri sabıka kayıtlarınayakışan, dünyaya ancak bir dehşet perdesininardından bakm..

Beni kalabalik sandiniz... Evimde hiç günes batmaz, diye geçti aklinizdan... Oysa ben çogu kez bana gelen mektuplariniz kadardim. Evimde günesim çok batti. Mektuplarinizin içindeki sevgi ve merhametin isigiyla çok gece geçirdim. Yalnizliktan ölecek gibi oldugum anda tekrar tekrar okudugum o mektupla..

Coğrafyamın en sancılı deminde;Yedi kışı yedi ayrı rengin acısında geçirdikten sonra anladım ki aşk bir insan ya da karşı cinste olan bir şey değildir.Düşünüp düşlediğin kadarmış aşk ve bende adını Elya koyduğum bir aşk var ettim tarihin en acımasız doğusunda.Sonra yaşam savaşının perde arkasında on..

Aşkın en derin sancıları, kaybolan duygular, vazgeçemeyişler ve içten içe yankılanan sitemler…Yitip giden sevdaların ardında kalan izler, sessiz çığlıklar ve kalbin en mahrem köşelerinden yükselen mısralar…Aşkın Ben Hâli’nde; her dize bir hasret, her kelime bir umut.Aşkı hisseden, kaybeden ve hâlâ a..

“Çocukluğumdan başlamak isterdim anlatmaya; ancak ben çocuk olamadım. Koşamadım özgürce, ip atlayamadım, zıplayamadım doyasıya… Sımsıkı sarılamadım anneme, tutamadım babamın elini… Küçük bir çocuktum. İlk oyuncaklarım oldu iğneler, ilaçlar, sargı bezleri… Rengârenk elbiseler giyme istekleri içindeyk..

Bir söz bir mutluluğun kelimelerine ne ifade dilebilir ki? İşte ağzından bir kere çıkar evet veya hayır! Ben çok hayır kelimesini sevmem de 'mutluluk' kelimesi hep vardır gönüllerde sadece ifadelerimizi maalesef hep yanlış beslenip yaşıyoruz. Yüreklerde çok; ama her şeye rağmen ben kendimi çok seviy..